Zihinsel Antrenman

Zihinsel Antrenman

Beyin insanoğlunun tarih boyunca ilgisini çekmiş ve sürekli merakla incelemeye çalışmıştır. Günümüzde bile her geçen gün beynimiz hakkında yeni bir bilgi öğrenmekteyiz. Zihinsel antrenmanların çıkış noktası da beyin ve sinir sistemi konusunda yapılan araştırmalara dayanmaktadır. Carpenter etki kanunu bu araştırmaların başında gelmektedir. Bu kanuna göre beynimizde bir hareketin fiziki olarak yapılmasıyla zihinde ayrıntılı olarak canlandırılması arasında fark yoktur. Daha doğrusu beynimiz bu iki olayı aynı zanneder ve dolayısıyla sinir sistemimizde aynı derecede etki yapar. Zaten psikomotor becerilerin de sinir sistemiyle, özellikle beynimizin serebellum, omurilik, hipotalamus bölgelerinin başrolde oynadığı bilinmektedir. Bu ve benzeri gibi araştırmaların sonucunda zihinsel olarak aktif olmanın önemi anlaşılmış ve zihinsel antrenmanlar önem kazanmıştır.

Zihinsel antrenman, bireyin ve özellikle sporcuların yapmak istedikleri fiziksel aktiviteleri ve karmaşık psikomotor becerileri zihinde ayrıntılı olarak canlandırmasıyla yapılan çalışmalardır. Özellikle spor çalışmalarında yoğun olarak kullanılan bir yöntemdir. Denge sporlarında, teniste, basketbolda, futbolda birçok branşta kullanılabilmektedir.

Zihinsel antrenmanlar 3 yolla yapılabilmektedir. Bunlar:
1- Kendi kendine konuşma antrenmanı: Sporcunun belli bir hareketin nasıl yapılması konusunda zihinsel olarak kendisiyle konuşması ve bundan kendisine sonuçlar çıkarmasıdır.
2- Gizli algı antrenmanı: Burada sporcu, idealize ettiği bir sporcuyu (şampiyonu vb.) belli bir hareketi yaparken zihninde canlandırması, hayal etmesidir.
3- Kendini hayal etme (imgeleme-ideomotor) antrenmanı: Sporcu, kendisinin belli bir hareketi yaptığını tasarlaması ve o sırada tüm ayrıntıları gözden geçirerek eksiklerini belirlemesidir. İmgeleme yaparken en önemli kısım tüm duyu organlarının canlandırılan duruma odaklanması sağlanmalıdır.

Basketbolcu Bill Russel zihinsel antrenman hakkındaki görüşünü şöyle açıklamış:

“O gece ansızın bazı gerçekleri anlamaya başladım. Sırada oturmuş, Trev ile McKelvey’i seyrediyordum. Beğendiğim bir hareketi yaptıklarında ben de gözlerimi kapatıp aynı hareketi yapıyordum. Bazen hata yapıyordum fakat denedikçe hareketimi mükemmelleştirdim. O gece özellikle McKelvey gibi hücumda ribaund alıyor çok çabuk çembere yükleniyordum. Bu hareketi yapmak basketbolda uzun oyuncular için kolaydır fakat ben yapamıyordum. Özellikle McKelveyin hareketlerini zihnimde canlandırdığımdan bu yana sırada oturup sanki o hareket gerçekmiş gibi o duyguları yaşıyorum. Bunları defalarca bıkmadan usanmadan yaptım. Bir gün aynı McKelvey gibi hücum ribaundu aldım ve basket yaptım. O an öyle kolay gelmişti ki her şey zihnimde bir film gibiydi. Zihnimde yaptığım şeyi vücuduma yansıtmayı başarmıştım.
Çok kolaydı. Bu benim 18 yaşında yaşadığım ilk sporculuk başarımdı”.

Osman URFA

Spor Psikoloğu


Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.