Sami ÖZTÜRK Duvarı

Babaların (Annelerin) altıncı hisleri, önsezileri, ferâsetleri vardır. Bazen bir görüşte arkadaşlık düşündüğünüzden, eş adayınızdan size hayır gelecek mi gelmeyecek mi diye karar verebilirler. Hem de hedefi çoğu zaman tutturarak Az da olsa onlara danışmak gerek, sözlerine uymak gerek! Her yıl evlenenlerin yaklaşık dörtte biri’nden fazlası boşanıyorsa, büyük felâket!”

“Yemek sofrasında yemekleri beğenmezsen eğer; Ya yemeklerin kalitesini beğenmedin, ya ağız tadına uygun değiller, ya çok zenginsin, ya da kusura bakmayın ama nankörsünüz biraz. Yemek sofrasındaki yemekleri beğenirsen eğer; Ya yemeklerin kalitesini beğendin, ya ağız tadına uygunlar, ya çok fakirsin, ya çok fakirlik gördün ve önüne ne konsa şükredip yemek yemeyi bilmektesin, ya çok inançlı birisin ve önemli olanın o an için karın doyurmak olduğunu düşünerek önüne konan yiyeceklerle yetinmeyi ve şükretmeyi bilmektesin. Önüne konan dört çeşit yemeğin hepsini de kötüleyerek onlardan yemiyorsanız eğer; Ya yemek yenilemeyecek kadar çok kötüdür, ya da sizde biraz sorun var. Düşünün biraz! Zenginlik başa dert, nankörlük başa dert, görmemişlik başa dert, fakir ve fakirlerle teması olmamak aslında büyük dert. Ne diyelim?”

“Eviniz bir Lokanta, Anneniz de bir Aşçı değil. Elden geldiğince, güç yettiğince ancak hizmet. Daha iyisini istiyorsan eğer haydi gayret! Mutfağa sen geç te biz görelim, nerede sendeki mahâret?”