Yeme Bozuklukları ve Tedavisi

Yeme Bozuklukları ve Tedavisi

Yaz mevsiminin gelmesiyle diyet listelerine ve egzersizlere yönelik rağbet arttı.. Sağlıklı ve fit bir bedene sahip olma arzusu her bireyin hayali olsa da diyetisyen kontrolünde verilmeyen kilolar hem geri dönüşü kolay hem de fazlasıyla zararlı olabiliyor. Günümüzde diyet yapma davranışı birçok yeme bozukluğunun uyarıcısı olarak biliniyor; durum bu olunca uzmanlar psikolog ile diyetisyenin beraber çalışmasını hem yapılan diyet için bir motivasyon kaynağı hem de oluşması olası yeme bozukluklarını engellemek için gerekli görüyor. Her sağlıklı diyet listesi kendini bir koruma listesine bırakır. Bilumik ve anoreksik diye bilinen kişiler ise yanlış yönlendirme ve iç çatışmalarıyla bu diyet listelerinden ve diyet psikolojisinden hiçbir zaman çıkamayan kişilerdir. Yeme bozukluğuna sahip kişilerde genel olarak:
Zayıf bir bedene sahip olma arzusu daha zayıf bir bedene sahip olma arzusu ile bilişsel olarak çarpıtılmıştır. Beden imgesinde bozukluk yaşarlar. Kilo almamak adına yediklerini çıkarma davranışına başvururlar. Hastaların yarısı sıkı diyetler, birkaç günlük şok diyetler, laksatif ve diüretik ilaç ve yöntemlere başvururlar. Yiyecek alımını sağlıksız bir düzeyde azaltan hastalar sık sık “Zayıf mıyım?” gibi bedensel görünümleriyle ilgili sorular sorup gelen olumlu tepkilerden aşırı derecede mutluluk duyarlar. Besinlerin karbonhidrat ve yağ değerleri ile fazlasıyla ilgili olup bugünden yarın alacağı kalori miktarını hesaplarlar. Anoreksiya nervoza ve bilumiya arasındaki temel farkta bilumik hastaların anoreksik hastalara göre daha normal kilolu olduğu görülür; bu kişiler farklı olarak tıkınma nöbetleri geçirip bu nöbetlerde kendilerini ödüllendirdikleri yüksek kalorili yiyeceklere başvururlar. Aynı gün içinde yenilmese de satın alınan kalorili gıdalar evin bir bölümünde “ödül günü” için saklanır. Günlerdir aç yaşayan hastalar adeta bu günü bekler çünkü bu onların gerilimlerini ve sıkıntılarını hafifletme yöntemidir. Tıkınma nöbetlerini ise pişmanlık duygusu, yediklerini çıkarma düşüncesi, ruh hali bozuklukları ve depresyon takip eder. Yediklerini çıkarma davranışlarını saklamak için genelde yalnız yaşamayı tercih etseler de yemek konusunda yüksek derecede anksiyete ve dürtüsel davranışlar sergiledikleri için çoğu zaman kendilerini ele verirler.
Yeme bozuklukları için en riskli yaşlar ergenlik dönemidir. Bu dönemde bedensel değişikliklerine alışamayan bireylerin beden-biliş ilişkileri olumsuz bir biçimde etkilenebilir. Sosyal çevrenin de etkisiyle ince bir bedene sahip olma arzusu çarpıtılabilir. Bu konuda ise ailelere büyük sorumluluk düşmektedir… Sonu düşünmeden yapılan bedensel eleştiriler veya şakalar ergenlerde yeme bozukluğu geliştirme riskini yükseltecektir.
Yeme bozukluğu tanısı gösteren hastaların mutlaka bir uzmandan psikoterapi desteği görmesi gerekmektedir aksi takdirde hastalık kronikleşebilir. Erken teşhis ve tedavi ile hastalar beslenme danışmanları ve diyetisyenlerle sağlıklı yeme alışkanlığı edinip sağlıklı beden kitle endekslerine erişebilirler. Ailenin tedaviye katılması da süreci olumlu etkileyen etmenler arasındadır. Tedavide zaman zaman aile ve grup terapileri kullanılabilir. Kardeşler ve anne-baba sürece dahil edilip gerekli duygusal desteğin verilmesi konusunda ikna edilebilir. Psikolog, diyetisyen ve aile desteği ile yardıma ihtiyacı olan kişi bedeni hakkında sağlıklı düşünmeye başlayıp yemek yeme davranışının kontrolünü sağlıklı bir biçimde yeniden ele alabilir.

Psikolog  Nihan YETİŞ


Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.